S01
2. BASAMAK İLÇE HASTANESİNİN DEVLET HİZMET YÜKÜMLÜĞÜNDE FITIKLAR: İLK 10 AY DENEYİMİ
MUSTAFA YILMAZ, MUSTAFA YILMAZ
*NİZİP DEVLET HASTANESİ
2. BASAMAK İLÇE HASTANESİNİN DEVLET HİZMET YÜKÜMLÜĞÜNDE FITIKLAR: İLK 10 AY DENEYİMİ Mustafa Yılmaz¹ ¹ Nizip İlçe Devlet Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği, Gaziantep AMAÇ: Devlet hizmet yükümlüğünde ilk 10 ay içerisinde alınan abdominal fıtık vakalarının değerlendirmesini yapmak MATERYAL – METOD: Gaziantep ili Nizip ilçesi devlet hastanesinde devlet hizmet yükümlüğünün ilk 10 ayını kaplayan 01.11.2022-01.09.2023 tarihleri arasındaki abdominal fıtık vakaları hastahane bilgi sistemi yardımı ile geriye yönelik incelendi. BULGULAR: -54 inguinal herni onarımı yapıldı. 3 vaka malzeme temini sonrası laparoskopik olarak TAPP yöntemi yapıldı. 2 vaka acil vakalarda mesh konulmasına uygun olmadığından meshsiz onarım yapıldı. -17 insizyonel herni onarımı yapıldı. 15 vakada onlay mesh onarımı yapılırken 2 acil vakalarda mesh konulmasına uygun olmadığından meshsiz onarım yapıldı. - 31 umblikal herni onarımı yapıldı. 29 vaka meshsiz onarım yapılırken 2 vaka onlay mesh onarımı ile yapıldı. -1 umblikal ve epigastrik hernisi olan hastaya SCOLA yapıldı. -1 spiegelen hernisi olan hastaya laparoskopik olarak dual mesh ile abdominal onarım yapıldı TARTIŞMA: Minimal invaziv cerrahi fıtık cerrahisinde artık kaçınılmaz bir tedavi seçeneği olsa da 2. Basamak bir devlet hastanesinde imkânlar doğrultusunda seçenek olmaktan çıkabiliyor. SONUÇ: 2. Basamak bir devlet hastanesi de olsa imkânların artırılması ile hastalar başka bir hastahaneye yönlendirilmeden maksimum düzeyde hizmet verilebilir
S02
İNGUİNAL FITIKTA MALİYET ETKİN LAPAROSKOPİK TEP (TOTAL EKSTRAPERITONEAL) FITIK ONARIMI
HASAN BURAN *, HASAN BURAN**, GİZEM SELEN ÇİÇEK ***, EGEMEN ÇİÇEK **
*İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ ABD.,
**İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ ABD, İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ KARACİĞER NAKLİ ENSTİTÜSÜ,
***BATTALGAZİ DEVLET HASTANESİ ANESTEZİ VE REANIMASYON
AMAÇ: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalında Mayıs 2021 – Ekim 2023 tarihleri arasında tacker, damar mühürleme cihazı ve balon dissektör kullanılmadan yapılan Laparoskopik TEP (total eksraperitoneal) ameliyatlarının sonuçlarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. GEREÇ-YÖNTEMLER Mayıs 2021 ile Ekim 2023 tarihleri arasında yapılan lap tep ameliyatları retrospektif olarak incelendi. Bunlar arasından tacker, damar mühürleme cihazı ve balon dissektör kullanılmayan 44 hastanın verileri değerlendirildi. Bu çalışmada incelenen parametreler şunlardı; yaş, cinsiyet, hastanede kalış süresi, dren konulup konulmadığı ve çekilme süresi, operasyon tekniği, ameliyat sonrası nüks, post operatif ağrı ve ameliyat maliyet hesabı. BULGULAR Çalışmaya 42’si erkek 2’si kadın toplam 44 hasta dahil edildi ve bu hastaların yaş ortalamaları 55 olarak hesaplandı. Tüm hastaların ameliyat öncesi ultrasonografik fıtık tanıları vardı. Bir hastanın böbrek sol taraf nakli ve sol taraf inguinal hernisi mevcuttu. Beş hasta nüks ingunial herni ile geri kalan hastalar ise yeni başvuruydu. Böbrek nakli olan hastaya ekstraperitoneal alanda yapışıklık nedeniyle Lap. Tapp’e (Trans Abdominal Pre-Peritoneal) geçilirken diğer tüm hastalara Lap. TEP yapıldı. Hiçbir hastada konvansiyonel fıtık onarımına geçilmedi. 17 hastaya ameliyat sonrası hemowak dren yerleştirilip, Üç hastanın ameliyat sonrası 3. Gününde drenleri çekildi. Kalan hastaların ise ameliyat sonrası 1. Günde drenleri çekildi. 42 hasta postoperatif 1. Günde taburcu edilirken iki hasta ise 3. günde taburcu edildi. Geç taburcu edilen hastalardan biri immünsüpresyon doz ayarlanması için diğeri ise dren hemorajik getirisinden dolayı ameliyat sonrası 3. Günde taburcu edildi. Ameliyat sonrası analjezi deksketoprofen ve parasetamol ile sağlandı. Bir hasta da post-operatif 10. ayda nüks gelişti. Hiçbir hastada tacker, damar mühürleme cihazı ve balon dissektör kullanılmadı. Bu malzemelerin günümüz şartlarına göre maliyet hesapları yapılıp hasta başına ortalama 15000 tl daha az maliyetli olduğu belirlendi. SONUÇ Giderek yaygınlaşan ve konvansiyonel fıtık onarımının yerini alan Lap. TEP ameliyatının tacker, damar mühürleme cihazı ve balon dissektör kullanılmadan aynı morbidite, ağrı ve nüks oranları ile daha düşük maliyetle yapılabileceği kanaatindeyiz.
S03
Morgagni Hernisi Tedavisi: Greftli Onarım
Çiğdem Benlice, Çiğdem Benlice, Hakan Sevinç, Mehmet Ali Koç , Akın Fırat Kocaay, Atıl Çakmak
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara
AMAÇ: Morgagni en nadir görülen konjenital diyafram hernisidir. Genelde asemptomatiktirler ve bu nedenle yetişkinlikte tanı alabilirler. Yetişkinlerde çoğunluğu rastlantısal olarak farkedilse de bir kısmı solunum zorluğu, karında şişkinlik hissi, aşırı gaz, retrosternal ağrı gibi semptomlar ile ortaya çıkar. Semptomatik veya değil cerrahi olarak tedavi edilmelidirler. Çalışmamızda semptomatik olan 6 vakanın tedavi sonuçlarını ve ameliyat tekniğini paylaşmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Fakültemizde 2010 Ocak–2020 Aralık tarihleri arasında semptomatik Morgagni hernisi nedeniyle mesh ile onarım yapılan 6 hasta preoperatif semptomlar ve rekürrens açısından değerlendirildi. BULGULAR: Yaş ortalaması 55 (36-74) olan hastaların üçü kadın ve üçü erkekti. Hastalarda hepsinde görülen semptom ara ara olan nefes darlığıydı. Buna ek olarak 3’ünün aşırı gaz, 2’sinin göğüs ağrısı ve göğüste dolgunluk şikayetleri vardı. Fıtıkların ortalama çapı anteroposteriorda 3cm, lateralde ise 2cm’ydi. Fıtıkların hepsi sağda ve içerisinde sadece omentum vardı. Hastaların hepsine kapsam redüksiyonu, fıtık kesesi eksizyonu, transfasyal dikişler ile primer kapamayı takiben film kaplı greft ile onarım yapıldı. Ortalama hastanede kalış süresi 1,5 gün saptandı (3 hasta 1 gün-3 hasta 2 gün). Hastaların hepsinde preoperatif şikayetler geriledi. 44 ay ortalama takip süresinde hastaların hiçbirinde nüks görülmedi. TARTIŞMA VE SONUÇ: Vakaların her ne kadar yarısı asemptomatik olsa da ’unda bağırsak tıkanıklığı, strangülasyon, volvulus gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu riskler nedeniyle Morgagni hernisi tanı aldıktan sonra cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Torakal yaklaşımda özellikle sağ taraf için daha iyi bir görüş alanı sağlanabilse de, abdominal yaklaşım her iki diyaframın değerlendirilebilmesi, karın içi ek patolojinin saptanması ve düzeltilebilmesi gibi avantajları ile ön plana çıkmaktadır. Küçük defektlerde primer onarım tercih edilirken 20 cm ve üzeri defektlerde mesh ile onarım önerilmektedir. Çok nadir görülse de yaratabileceği komplikasyonlar ve bunların yol açacağı morbidite ve mortalite nedeniyle özellikle solunum sıkıntısı, aşırı şişkinlik, retrosternal ağrı gibi non-spesifik şikayetleri olan hastalarda Morgagni hernisi akla gelmelidir. Uygun yaklaşım ile cerrahi planlanmalı ve cerrahinin yüksek başarı oranları olduğu unutulmamalıdır.
S04
Eş zamanlı pannikülektomi ventral herni onarımında iyi bir seçenektir
Çiğdem Benlice*, Çiğdem Benlice*, Burak Kutlu**, Can Konca*, Mehmet Ali Koç*, Akın Fırat Kocaay*, Atıl Çakmak*
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara,
**Acıbadem Ankara Hastanesi
GİRİŞ: Pannikülektomi ve ventral herni onarımı cerrahi kliniklerde ayrı ayrı olarak sık yapılan girişimlerdir. Her iki cerrahi girişimin aynı seansta yapılması durumunda; geniş cerrahi alan sağlaması, herni onarımında gerginliği azaltması gibi avantajları yanında, artmış cerrah alan enfeksiyonu gibi dezavantajları da mevcuttur. Ancak, günümüzde her iki cerrahinin beraber yapılıp yapılmaması konusunda cerrahi literatürde hala yeterli bilgi yoktur. Bu çalışmanın amacı, ventral hernide eş zamanlı pannikülektomi uygulamasının postoperatif morbidite oranlarını artırıp artırmadığını araştırmaktır. GEREÇ-YÖNTEM: Kliniğimizde 2009-2017 yılları arasında eş zamanlı pannikülektomi ve ventral herni onarımı yapılmış 24 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar; yaş, cinsiyet, herni boyutu, cerrahi teknik, ameliyat süresi, drenaj süresi, seroma, hematom, cerrahi alan enfeksiyonu, cilt komplikasyonları, abdominal kompartman sendromu, takip süresi ve nüks açısından değerlendirildi. Acil şartlarda yapılan cerrahiler çalışma dışı bırakıldı. BULGULAR: Çalışmaya toplam 18 hasta dahil edildi. Hastaların tamamı kadındı ve ortalama yaş 58 olarak tespit edildi. Hastaların 14’ü primer kapama ve onlay mesh tekniği ile, 4’ü köprüleme ve onlay mesh tekniği ile ameliyat edildi. Takipte 2 hastada nüks saptandı. Dört hastada ameliyat sonrası erken dönemde medikal tedavi ile düzelen geçici abdominal kompartman sendromu gelişti. Ortama drenaj süresi 13 gün olarak hesaplandı. Bir hastada hematom ve 8 hastada cerrah gerektirmeyen seroma gelişti. Hastaların 6’sında cilt komplikasyonları gelişti. Dört hastada mesh çıkarılmasını gerektirmeyen cerrahi alan enfeksiyonu gelişti. TARTIŞMA VE SONUÇ: Mevcut veriler, literatürdeki pannikülektomisiz ventral herni onarımı yapılmış serilerle karşılaştırıldığında komplikasyonlar açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Tek seansta komplikasyonu artırmadan daha iyi kozmezis sağlayan eş zamanlı pannikülektomi ve ventral herni onarımı iyi seçilmiş hasta grubunda tercih edilebilecek bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz.
S05
Eş Zamanlı Laparoskopik Total Ekstraperitoneal İnguinal Herni Onarımı ve Kolesistektomi: Tek Merkezli Deneyimimiz
Çiğdem Benlice, Çiğdem Benlice, Hakan Sevinç, Akın Fırat Kocaay, Atıl Çakmak
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara
GİRİŞ: İnguinal herni onarımı ve kolesistektomi, genel cerrahide en sik yapılan ameliyatlardan birileridir. Minimal invaziv cerrahideki gelişmeler ile sik yapılan bu ameliyatların tek seansta beraber yapılma olanağını arttırmıştır. Bu konsept, tek bir anestezi ve iyileşme süresine sahip olmanın faydalarını gören hastalara cazip geliyor. Bu çalışmada eş zamanlı laparoskopik inguinal herni onarımı ve kolesistektomi yapılan hastaların postoperatif sonuçlarının sunulması amaçlanmaktadır. GEREÇ-YÖNTEM: Ocak/2015 ve Ekim/2023 tarihleri arasında elektif eş zamanlı laparoskopik inguinal herni onarımı ve kolesistektomi yapılan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Hasta yaşı, cinsiyeti, VAS skoru, operasyon süresi, postoperatif erken (≤30 gün) ve geç (>30 gün) dönem komplikasyonları değerlendirildi. Hastalara öncelikle laparoskopik total ekstraperitoneal onarım yapıldı. Daha sonra periton geçilip uygun trokar yerleştirildikten sonra kolesistektomi yapıldı. BULGULAR: Toplamda çalışmaya 40 hasta dahil edildi. Ortalama hasta yaşı 56 (aralık,43-65), kadın/erkek oranı 17/23, ortalama ameliyat süresi 90 dk (aralık,75-125), ortalama kanama miktarı 10 mL (0-30), ve ortalama vücut kitle indeksi 28 kg/m2(20-46)’idi. Ortalama hastanede kalış süresi 1 gün (aralık,1-4). 2 hastada açığa geçildi. Erken dönemde 5 hastada komplikasyon gelişti. Uzun dönemde herhangi bir komplikasyon veya nüksle karşılaşılmadı. TARTIŞMA VE SONUÇ: Eş zamanlı laparoskopik total ekstraperitoneal inguinal herni onarımı ve kolesistektomi, deneyimli ellerde kolay ve güvenli bir şekilde yapılabilir.
S06
İnsizyonel Hernilerde Nükse Etki Eden Faktörler: 10 yıllık Sonuçlarımız
Recep Temel, Tufan Gümüş, Sarp Tunalı, Sinan Ersin
*Ege Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı
İnsizyonel Hernilerde Nükse Etki Eden Faktörler: 10 yıllık Sonuçlarımız Amaç: İnsizyonel herniler karın ameliyatından sonra oldukça sık karşımıza çıkmaktadır. Tekrarlayan nüksler hem hasta için hem cerrah için istenmeyen bir durumdur. Kendi geniş vaka serimizde nükse etki eden faktörleri inceleyerek literatüre katkı sağlamayı amaçladık. Materyal-Metod: Ocak 2013 ile Ocak 2023 yılları arasında kliniğimizde greftli insizyonel herni ameliyatı olan, verileri tam ve takipleri düzenli 529 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar yaş, cinsiyet, ek hastalık, sigara ve/veya alkol kullanımı, vücut kitle indeksi (VKİ), primer operasyon tipleri açısından verifiye edilerek, nüks gelişen ve gelişmeyen olarak iki gruba ayrıldı. Bulgular: Nüks olan hastaların ortalama yaşı 68,16 yıl (47-90) iken nüks olmayan grupta 63,58 yıl (20-94) idi (p=0,012). 219 erkek (%41,4), 310 (%58,6) kadın hastanın ortalama 64,8 aylık takip sürecinde toplam 42 hastada (%7,9) nüks saptandı. Hastanemize başvuran 97 hasta (,3) nüks insizyonel herni nedeniyle opere edildi. Bu hastaların daha öncesinde 81’inde (%83,5) greft ile onarım uygulanmışken, 16 hastada (,5) hastada greftsiz onarım uygulandığı bilinmektedir. Nüks insizyonel herni nedeniyle başvuran 97 hastanın 76’sının (%78,4) ilk nüks, 16’sının (,5) ikinci nüks, 5’inin (%5,2) üçüncü nüks ile hastanemize başvurduğu görüldü. Takipte nüks insizyonel herni nedeniyle opere edilen hastaların 35’inde (%36,1) tekrar nüks görülürken, insizyonel herni nedeniyle opere edilen hastaların 7’sinde (%1,6) takipte nüks görülmüştür (p
<0,001). Nüks gelişen hastalara bakıldığında %85,7’sinde DM, KOAH, HT, KAH gibi ek hastalıklardan en az biri olduğu görülmüştür (p><0,001). Benzer şekilde sigara kullanımı olanlarda (%54,8) ve VKİ yüksek olanlarda (ortalama BMI: 33,26) nüks anlamlı olarak fazla saptanmıştır (p><0,001) Sonuç: İnsizyonel herni onarımı sonrasında; yaş, komorbidite, yüksek VKİ, sigara kullamının, operasyon öncesinde nüks insizyonel herni varlığının anlamlı olarak nüksü etkilediğini gördük. Ameliyat öncesi hasta seçiminde ve bilgilendirmesinde özellikle DM, sigara ve VKİ gibi düzeltilebilir faktörleri göz önünde bulundurarak cerrahiyi planlamanın, başarıyı arttıracağını düşünüyoruz. >
S07
Ventral Fıtıklarda Laparoskopik Enhanced-view Totally Extraperitoneal Rives- Stoppa (eTEP-RS) Tekniği Öğrenme Eğrisi: Bir Cumulative Sum (CUSUM) Analizi
Halil Afşin Taşdelen*, Halil Afşin Taşdelen*, Bilal Arslan**
*SBÜ Trabzon Tıp Fakültesi Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
**Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Amaç: eTEP tekniği, laparoskopik ventral fıtık tamirinde bilinirliği giderek artan yeni bir yaklaşımdır. Bu tekniğin öğrenme eğrisinin anlaşılması, adaptasyon için yol gösterici olacaktır. Bu çalışmanın amacı, ameliyat süresi temelinde eTEP-RS öğrenme eğrisini ve sonuçlarını sunmaktır. Gereç ve yöntem: Ekim 2018 ile Mayıs 2023 arasında eTEP tekniği ile opere edilen ve progressif olarak kaydedilen olgular retrospektif olarak analiz edildi. Tek cerrah ameliyat süreleri baz alınarak CUSUM analizi ile öğrenme eğrisi elde edilerek değerlendirildi. Bulgular: Ekim 2018 ile Mayıs 2023 arasında toplam 93 olgu eTEP tekniği ile opere edildi. eTEP ile birlikte inguinal fıtık tamiri de yapılan 7 olgu çalışma dışı bırakıldı. eTEP-RS uygulanan 63, eTEP-TAR (Transversus Abdominis Release) uygulanan 23 olgu olmak üzere toplam 86 olgu çalışmaya dahil edildi. Demografik veriler için tüm gruplar arasında (KOAH ve sigara alışkanlığı dışında) anlamlı fark yoktu. Tüm olguların %72’si kadın ve ortalama yaş 56.3 ± 11.6 yıl idi. eTEP-RS grubunda 42 (%66.66), eTEP-TAR grubunda 23 (0) insizyonel herni vardı. eTEP-RS grubunda 14 (%22.2) ve eTEP-TAR grubunda 7 (%30.4) nüks insizyonel fıtık vardı. Ameliyat süresi bazlı CUSUM analizi ile öğrenme eğrisi eTEP-RS grubu için oluşturuldu. Öğrenme eğrisine göre vaka serisi kronolojik üç gruba (G1, n=10; G2, n=31 ve G3, n=22) ayrılarak sonuçlar karşılaştırıldı. Gruplar arası süre istatistiksel olarak anlamlı idi (p
<0.0001). Bu gruplar arasında demografik veriler arasında istatistiksel fark yoktu. İstatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte, G1 ve G2’de peroperatif komplikasyonlar sırasıyla 2 (%20) ve 2 (%6.5) iken, G3’te 1 (%4.5) idi. Benzer şekilde G1 ve G2’de postoperatif seroma 3(%30) ve 2 (%6.5) iken G3’te 1 (%4.5) idi. G3 grubunda, postoperatif birinci gün hareketle VAS (visual analog scale) ağrı skorları anlamlı düşüktü (p><0.01, p><0.02). Tartışma ve sonuç: Ameliyat sürelerinin tutarlı şekilde10. ve 41. prosedürden sonra anlamlı olarak düştüğü görülmektedir. eTEP-RS tekniği için öğrenme eğrileri sunacak olan gelecekteki çalışmalar ile birlikte daha genellenebilir sonuçlar elde edilebilir. >
S08
Yaşlı popülasyonda herni tedavisinde laparoskopik cerrahi tercih edilebilir mi? Karşılaştırmalı analiz
Ozan Okyay, Murathan Erkent, Afig Gojayev, Semra Kamilova, Hüseyin Onur Aydın, Sedat Yıldırım
*Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi
Amaç: Dünya sağlık örgütü’ nün (WHO) yaşlılık tanımına göre, herni cerrahisi nedeniyle ameliyat edilen 65 yaş üzeri hastalarda laparoskopik cerrahi güvenli ve başarılı bir şekilde yapılabilir mi? Çalışmamızda bu soruya cevap bulmaya çalıştık. Gereç ve Yöntem : 2015-2023 yılları arasında inguinal, umbilikal ve epigastrik herni tanıları ile laparoskopik olarak opere edilen 65 yaş altı ve 65 yaş üstü hastaların demografik verileri, postoperatif belirli dönemlerde dönem Vizual Analog skala (VAS) skorları, hastanede yatış süreleri ve postoperatif gelişen komplikasyonları retrospektif olarak tarandı. İstatistiksel analizde kategorik değişkenler; sayı ve yüzde, sayısal değişkenler; medyan (minimum- maksimum) değer kullanıldı. Veri dağılımı Shapiro Wilks testi ile değerlendirildi. Sosyo-demografik özelliklere ve araştırma gruplarına göre sayısal ölçümlerin karşılaştırılması veri dağılımına uygun olarak Mann Whitney U testi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya toplamda 347 hasta dahil edilmiştir. Hastaların 279’u (%80,4) erkek, 68’i (.6) kadındı . 2. grupta 100 hasta (% 73’ü erkek, %27’si kadın). 1.grupta (<65y hastalar="" 247="" hasta="" 83="" 4="" erkek="" 6="" s="" kad="" n="" mevcuttu="" p="0,027." 30="" u="" bilateral="" inguinal="" 52="" unilateral="" 7="" 5="" umbilikal="" ve="" 1="" i="" epigastrik="" herni="" nedeni="" ile="" opere="" edilmi="" ti="" 89="" unda="" postoperatif="" komplikasyon="" g="" r="" lmedi="" en="" k="" komplikasyonlar="" skrotal="" hematom="" 3="" 2="" idrar="" retansiyonu="" seroma="" olarak="" saptand="" p:=""> 0,05). Ayrıca genel nüks oranı %4 olarak saptandı. VAS skorlarına göre 1. Grupta 1. saatteki VAS skoru median değeri 6 , 7. Günde 3 ve 3. Ayda 0 iken 2. Grupta 1. Saatte 5, 7. Günde 0 ve 3. Ayda 0 olarak bulundu. 7. gün ve 3. ay VAS skorları arasında istatistiki olarak anlamlı fark (p
<0,05) bulundu. Sonuç: Çalışmada değerlendirilen parametrelerde 1. ve 2. Grupta komplikasyon oranları ve cinsiyete göre dağılım benzer bulunmuştur. 7. gün ve 3. ayda bakılan VAS skoru değerleri 65 yaş üstü grupta anlamlı oranda düşük saptanmıştır. Bu sonuçlara göre laparoskopik herni cerrahisi WHO ya göre yaşlı popülasyonda ağrı ve ameliyat>
S09
TEP SIRASINDA OLUŞAN PERİTONEAL AÇIKLIKLARIN KAPATILMASINDA LİGASURE İLE METALİK KLİP TEKNİĞİNİN ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Fatih Yanar* Hasan Başoğlu*,, İbrahim Azamat*, Hasan Başoğlu*, Berke Şengün*, Ömer Avlanmış**, Hakan Yanar***
*İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı,
**Liv Hospital Ulus,
***İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Liv Hospital Ulus
Giriş: TEP sırasında periton laserasyonları sık görülmekle birlikte, literatürde -64 arasında bildirilmektedir. Periton açılmaları ameliyat süresini uzatabilmekte ve uzun dönemde meshe olan yapışıklıklar nedeniyle komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu çalışmada peritoneal açılma olan olgularda peritonu kapama tekniklerinin etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık. Materyal-Metot: İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği ve Liv Hospital Ulus Hastanelerinde prospektif olarak toplanıp, retrospektif olarak incelenen hasta veri setinde, Ocak 2019 - Ocak 2023 arası total ekstraperitoneal (TEP) fıtık onarımı yapılan 380 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar periton defektinin kapatılma şekline göre gruplandı. Hastaların demografik bilgileri, perioperatif ve uzun dönem postoperatif sonuçları incelendi. Bulgular: Olguların 336’sı (%88,4) erkek, 44’ü (,6) kadın olup, yaş ortalaması 53,3 (20-80) idi. Hastaların 303’ü (%79,7) unilateral, 77’si (%20,3) bilateral idi. Hastaların 46’sı (.1) nüks olgulardı. Ortalama ameliyat süresi 53,40 (18-120) dakika idi. Olguların %25’inde (n=75) peritoneal açılma meydana geldi. Ortalama periton defekti boyutu 2,18 (0.7-4) cm olarak saptandı. Peritoneal açıklıkların kapatılmasında, 43 (%57,3) olguda ligasure, 16 (%21,3) olguda metalik klip, 3 (%4) olguda metalik klip ve ligasure birlikte, 2 (%2,6) olguda V-loc süturasyon, 1 (%1,3) olguda Endoloop kullanıldı. Defekt görülemeyen olgularda periton kapatılmadı. Hiçbir olguda açığa dönüş olmadı. Olguların birinde balon disseksiyon sırasında peritonda yaklaşık 5 cm’lik yırtık oluşması üzerine TAPP tekniğine dönülerek fıtık onarımı tamamlandı. İki olguda erken dönemde nüks meydana geldi. Tartışma ve Sonuç: TEP cerrahisi sırasında peritonda oluşan açıklıkların kapatılması postoperatif dönemde komplikasyonların önlenmesi için önerilmektedir. Çalışmamızda Ligasure ve metalik klip kullanımı ile periton açıklığının kısa sürede, güvenli ve etkin bir biçimde kapatılabileceği gösterilmiştir.
S10
GEÇİRİLMİŞ ALT BATIN CERRAHİSİ TEP TEKNİĞİ İLE FITIK ONARIMINA ENGEL MİDİR?
Fatih Yanar*, Hasan Başoğlu*, İbrahim Azamat*, Hasan Başoğlu*, Berke Şengün*, Ömer Avlanmış**, Hakan Yanar***
*İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı,
**Liv Hospital Ulus,
***İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Liv Hospital Ulus
Giriş: Geçirilmiş alt batın cerrahisi, total ekstraperitoneal (TEP) fıtık onarımı için genellikle rölatif kontraendikasyon olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada geçirilmiş alt batın cerrahisi olan hastalarda TEP tekniği ile fıtık onarımının uygulanabilir ve güvenli olduğunu göstermeyi amaçladık. Materyal- Metot: Ocak 2019 - Ocak 2023 tarihleri arasında inguinal herni tanısıyla TEP yöntemiyle ameliyat edilen 380 hasta prospektif olarak toplanan veri setinden retrospektif olarak analiz edildi. Geçirilmiş alt batın cerrahisi öyküsü olan 33 hasta çalışmaya dahil edildi. Göbek altı median insizyonu olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Demografik veriler, perioperatif ve uzun dönem sonuçlar incelendi. Bulgular: Hastaların 27’si erkek (%81,8), 6’sı (,2) kadındı. Yaş ortalaması 56,6 (31-81) idi. On altı hastada ürolojik girişim (%48,5), 5 hastada seksiyo (,2), 6 hastada apendektomi (,2), kalan 6 hastada da diğer alt batın cerrahileri (,2) uygulanmıştı. Bir hastada geçirilmiş seksiyo öyküleri nedeniyle preperitoneal alan açılamadı ve TAPP yöntemine geçildi. Karşı taraf herni için daha önce TEP yapılan bir hastada yeterli diseksiyon planı sağlanamayınca açık tekniğe geçildi. Hiçbir hastada erken dönem ve uzun dönem komplikasyon görülmedi. Tartışma ve Sonuç: Geçirilmiş alt batın cerrahisi öyküsü olan hastalarda periton yırtığı oranı daha fazla görülmekte ve ameliyat süresini uzatmakta, bu olgularda konversiyon (TAPP ve açık teknik) daha sık görülmektedir. Bu nedenlerle geçirilmiş alt batın cerrahisi TEP için rölatif kontrendikasyon olarak düşünülmektedir. Bu çalışmada ise alt batın cerrahisi geçiren olgularda da TEP cerrahisinin güvenli ve başarılı bir şekilde uygulanabileceğini düşünmekteyiz.
S11
İnsizyonel herni cerrahilerinde önemli bir yardımcı: Preoperatif botulinum toksin uygulanması
Hüseyin KILAVUZ*, Hüseyin KILAVUZ*, Nazlı Bahar ÖZBEY**, Murat DEMİR*, İdris KURTULUŞ*
*Sağlık Bilimleri Üniversitesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Genel cerrahi kliniği,
**Sağlık Bilimleri Üniversitesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Anestezi ve reanimasyon kliniği
AMAÇ: Büyük insizyonel hernilerin onarımında hedef gerilimsiz bir fasyal kapatma ile optimal anatomiyi yeniden sağlamaktır. Botulinum toksin A ‘nın (BTA) ameliyat öncesi karın yan duvarı kaslarına uygulanması primer fasyal kapanmaya büyük katkı sağlamaktadır. Çalışmamızda geniş insizyonel hernisi olan hastalara preoperatif dönemde uygulanan BTA’nın abdominal duvar kaslarına etkisini ve perioperatif bulguları paylaşmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Hastanemiz genel cerrahi kliniğinde 01.06.2022-01.09.2023 tarihleri arasında orta hat geniş insizyonel hernisi olan ve ameliyat öncesi dönemde BTA uygulanan hastalar çalışmaya dahil edildi. BTA (Dysport®) uygulaması ameliyattan 5 hafta öncesinde anestezi ve reanimasyon uzmanı tarafından ultrasonografi eşliğinde her iki lateral kas grubunda 3 farklı alandan her bir katmana 20 ünite olacak şekilde 3 kas planına da, toplamda 360 ünite olarak uygulandı. Perioperatif sonuçlar analiz edildi. BULGULAR: Çalışmamızda 6 erkek ve bir kadın hasta olmak üzere toplam 7 hastanın verileri analiz edildi. Ortalama yaş 52 idi (min 30- max 68). 4 (%59)hastada ek hastalık eşlik etmekteydi. 3 (%40) hastada geçirilmiş herni cerrahisi mevcuttu. BTA öncesi ve 5.hafta sonrası çekilen tomografi ile karşılaştırmalı hacim ve kas boyut ölçümleri yapıldı. Hastalardan 6’sına (%85) bilateral transversus abdominis release (TAR) ve Rives – Stoppa(RS) tekniği ile, bir hastaya da RS ile meshli onarım uygulandı. BTA uygulamasına bağlı komplikasyon izlenmezken bir hastada postoperatif hemoraji, bir hastada da postoperatif seroma gelişti. TARTIŞMA:Literatürde ençok referans alınan LOD ölçümü, Tanaka’nın ve Sabbah’ın metodlarıdır. Ancak ’dan %40’a kadar değişen LOD ölçümleri de tanımlanmıştır. Ayrıca uygulanan toplam BTA dozu noktasında 100 ile 500 ünite arasında değişen farklı yayınlar olsa da temel kabul enaz 300 ünite uygulanmasıdır. SONUÇ: Geniş insizyonel hernilerin ameliyatı öncesinde tomografik görüntülemeler ile fıtık hacmi ve abdominal kavite hacmi ile karın yan duvarı kaslarının boyutları değerlendirilmelidir. Defektin klasik tekniklerle kapatılmasının mümkün olmadığı veya riskli olacağı durumlarda ameliyat öncesi botulinum toksin enjeksiyonu planlamalar arasına alınmalıdır.
S12
Dev İnguinal Herni Onarımında Pre-operatif Botulinum Toksini ve Pnömoperitoneum Uygulaması
Murat DEMİR*, Murat DEMİR*, İdris KURTULUŞ*, Hüseyin KILAVUZ*, Nazlı Bahar ÖZBEY**
*Sağlık Bilimleri Üniversitesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği,
**Sağlık Bilimleri Üniversitesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
Giriş: Dev inguinal herni onarımında önemli problemlerden biri, batın içine geri itilen fıtık içeriğinin intra-abdominal basıncı arttırarak abdominal kompartman sendromuna sebep olmasıdır. Bu durumun gelişmesini önlemek için ameliyat öncesi batın hacmini genişletecek yöntemlerle ameliyata hazırlık yapılabilir. Dev inguinal hernisi olan, pre-operatif dönemde botulinum toksini uygulaması ve pnömoperitoneum uygulaması yaptığımız hastamızı sunuyoruz. Olgu Sunumu: Yaklaşık 10 yıldır dev skrotal hernisi olan 67 yaşındaki hastamızda (BKİ:27,8) pre-operatif dönemde çekilen bilgisayarlı tomografide yaptığımız yaklaşık hacim hesaplamasında batın içi hacim: 10,8 lt, fıtık kesesi hacmi: 4,5 lt idi. Tanaka metoduna (>0,25: lose of domain) göre oran 0,41 olarak hesaplandı. Ameliyat öncesi batın hacmini arttırmak amacıyla ameliyattan 40 gün önce batın duvarı lateral kas gruplarına ultrasonografi eşliğinde her bir alana 20 ünite, toplamda 360 ünite botulinum toksini enjekte edilerek batın duvarı kaslarının relaksasyonu sağlandı. Ameliyattan sekiz gün önce lokal anestezi eşliğinde batın içi kateter yerleştirilerek bir hafta boyunca bu kateterden günlük 500-1000 cc arasında ISO class-1 filtrelenmiş hava verildi. Genel anestezi altında Lichtenstein tarzı açık inguinal herni onarımı yapılan hastada post-op birinci günde batın içi basınç 6 mmHG olarak ölçüldü. Erken dönem hafif skrotal ödem gelişen hasta altıncı günde taburcu oldu. Altı aylık takip sürecinde ek komplikasyon ve nüks izlenmedi. Tartışma-Sonuç: Dev inguinal herni onarımı planlanan hastalarda ameliyat öncesi batın hacmini hazırlamak post-op süreçte kompartman sendromu gibi ciddi komplikasyonların gelişmesini önleyecektir. Bu amaçla ameliyat öncesi batın lateral duvarı kaslarına botilinum toksini uygulaması ve pnömoperitoneum uygulaması yapılabilir.
S13
Canlı Vericili Karaciğer Naklinde İnsizyon Seçiminin İnsizyonel Herni Gelişimine Etkisi; Tek Merkez Deneyimi
İsmail Tırnova*, Cihan Karataş**, Turan Kanmaz**
*Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi,
**Koç Üniversitesi Organ Nakli Merkezi
AMAÇ: Canlı vericili karaciğer nakli (CVKN) en kompleks ameliyatlardan birisidir. Kanama, safra kaçağı ve safra yolu darlıkları ciddi sorunlara neden olabilir. Dahası vasküler anastomozlardan kaynaklanan komplikasyonlar diğer potansiyel risk faktörleridir. Ayrıca greft karaciğerin korunması için verilen immünsüpresif tedaviler de enfektif süreçleri olumsuz etkilemelerinin yanısıra yara iyileşmesi üzerinde de olumsuz etkileri barındırmaktadır. Dolayısı ile insiyonel herni riski diğer cerrahi prosedürlere göre yüksek olmaktadır. Bu çalışmamızda CVKN’nde seçilen iki insizyon tipinin, İnsizyonel herni gelişimi üzerine etkisin araştırmayı planladık. GEREÇ-YÖNTEM: Koç Üniversitesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nde Eylül 2018-Mart 2022 arasında toplam 199 canlı vericili karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir. Homojen değerlendirilme için pediatrik vakalar çıkartılıp yetişkin hastalar incelendiğinde en az 6 aylık takip süresi sağlanan 104 yetişkin CVKN hastası verilerine eksiksiz ulaşıldı, retrospektif olarak incelendi. BULGULAR: 104 hasta kesi tercihine göre iki gruba ayrıldı. A grubunda 68 hastaya Ters T insizyonu uygulanmıştı ve B grubunda 36 hastaya Makuuchi insizyonu uygulanmıştı. Gruplar demografik yapıları açısından benzerdi (Tablo-1). Operasyon süresi ve sıcak iskemi süresi B grubunda daha uzundu (Tablo-2). Öte yandan intraoperatif ve Postoperatif kan transfüzyon miktarı benzerdi. İmmünsupresif rejim ve cerrahi alan enfeksiyonları (CAE) iki grupta da benzerdi. Relaparotomi oranları, rejeksiyon oranları, biliyer ve vasküler komplikasyon oranları ve Postoperatif pulmoner komplikasyon oranları iki grup arasında benzerdi. Grup-A’da 11 hastada (,1) İnsizyonel herni saptanırken, Grup-B’de 2 hastada herni saptandı (%5,4) (p=0,212). TARTIŞMA: Bizim serimizde en az 6 aylık takiplerde Makuuchi insiyonu seçilen hastalarımızda İnsizyonel herni görülme oranı Ters T insiyonu grubuna göre oldukça azdı. Her ne kadar istatistiksel olarak bu fark gösterilememiş olsa da, literatürde herni riskini artırdığı bilinen tüm faktörleri benzer olan iki hasta grubu arasında olan yaklaşık 3 kat farkın, hasta sayısının artması ve prospektif multisentrik çalışmalarla istatistiksel olarak anlamlı hale geleceğini düşünmekteyiz. SONUÇ: Makuuchi insizyonu insizyonel herni gelişimini azaltmak için daha iyi bir seçenek gibi durmaktadır.
S14
Kasık Fıtığına Bağlı Bağırsak Strangülasyonunu Preoperatif Öngörmede Hemogram Parametrelerinin Rolü
Mahmut Ozan Aydın, Serhan Yılmaz, Mahmut Ozan Aydın, Osman Sıbıç, Erkan Somuncu, Azamet Cezik, Ali Kocataş
*Sağlık Bilimleri Üniversitesi, İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi
AMAÇ: Kasık fıtığına bağlı inkarserasyon yaygın ve çok ciddi bir durumdur. Doğru ve erken tanı iskeminin ilerlemesi ve strangülasyonun önüne geçebilecek en önemli durumdur. Literatürde birçok çalışma öngörücü faktörler bildirmiştir ancak yine de strangülasyonun erken tanısı çoğu zaman zordur. Bu nedenle klinik pratikte bunu preoperatif dönemde tespit edecek güvenilir bir parametre yararlı olacaktır. Bu çalışmada inkarsere fıtık nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastalarda stangülasyonu preoperatif tespit etmede hemogram parametrelerinin rolünü incelemeyi amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: 2020-2023 tarihleri arasında verilerine ulaşılabilen, inkarsere herni nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan 70 hasta retrospektif olarak incelendi. Operatif bulgularına göre inkarsere olup redüksiyon ve onarım yapılan hastalar Grup1(n=53), stangülasyona bağlı rezeksiyon+anastomoz ve onarım uygulanan hastalar Grup2(n=17) olarak ayrıldı. Daha sonra gruplar hemogram parametreleri açısından karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya 70 hasta dahil edildi. Yaş ortalaması 60.21±17.45, kadın/erkek oranı 16/54 idi. Gruplar arası yaş ve cinsiyet açısından anlamlı fark yoktu (p=0.689, p=0.460). Operasyon süresi ve yatış süresi Grup2 de anlamlı oranda uzun idi (p
<0.001, p><0.001). Grup2’ de CRP değeri anlamlı oranda yüksek bulundu (p=0.012). Strangülasyonu öngörmede CRP cut-off değeri 94.1% sensitivite ve 45.3% spesivite ile 177 mg/L bulundu (AUC:0.705, %95 CI:0.583-0.827). Parametrelerin gruplar arası karşılaştırması tablo1. de verildi. TARTIŞMA: Literatürde çeşitli çalışmalar ve deneysel modellerde strangülasyonu öngörmede hemogram parametreleri, laktat, IL-6, CPK, LDH gibi çok değişken çalışılmış fakat en hassas ve kullanışlı faktör konusunda fikir birliğine ulaşılamamıştır. CRP akut faz reaktanı olarak pratikte sıklıkla kullanılmasının yanında çalışmamızın sonuçları doğrultusunda strangülasyonu yani bir anlamda iskemiyi de öngörmede değerli bir parametre olduğu düşünüyoruz. Apandisit ve kolesistit gibi hastalıkların komplike halinin öngörülmesinde CRP değeri ile ilgili birçok çalışma olsa da sonuçlarımıza göre strangülasyon içinde kullanılabileceğini düşünmekteyiz. SONUÇ: İnkarsere fıtıklarda basit ve hızlı CRP ölçümleri ile strangülasyonu öngörüp erken müdahale ile morbidite ve mortalitenin önüne geçebileceğimizi düşünüyoruz. Sonuçlarımızın desteklenmesi için geniş hasta sayılı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. >
S15
Balon dı̇seksı̇yon ve mesh sabitleyici kullanılmadan yapılan TEP (Total Ekstraperı̇toneal) onarımının kısa dönem sonuçlarının karşılaştırılması.
Cumhur Özcan, Tahsin Çolak
*Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi
AMAÇ Kasık fıtığı hastalarında Total Ekstraperitoneal (TEP) onarım sırasında ekstraperitoneal boşluğun balonla oluşturulması ve mesh sabitlemek için kullanılan tacker yüksek maliyet gerektirir. Bu çalışmamızda düşük maliyetle laparaskopik fıtık ameliyatını güvenli bir şekilde uygulamayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde komplike olmayan primer bilateral kasık fıtığı bulunan toplam 53 hasta iki gruba ayrıldı. Birinci grup (Grup A) 25 hasta balon diseksiyonu +mesh sabitleyici (tacker) ve ikinci grup (Grup B) 28 hasta direkt teleskopik diseksiyon ve mesh sabitleyici kullanılmadan yapıldı. Hastalar ameliyat süresi, postoperatif 1.gün VAS (Visual Analogue Scale) ağrı skalası, hastanede kalış süresi, postoperatif hematom, seroma, ve nüks açısından iki grup karşılaştırıldı. BULGULAR Grup A yaş ortalaması 49, 23(%92) erkek, 2(%8) kadın ve tümü bilateral hernisi olan toplam 25 hasta vardı. Grup B yaş ortalaması 45, 24(%86) erkek, 4() kadın ve tümü bilateral hernisi olan toplam 28 hasta vardı. Ortalama ameliyat süresi Grup A 67 dakika Grup B 81 dakika(p
<0.001). Seroma Grup A da 2 hastada Grup B de 3 hastada ve hematom her iki grupta sadece bir hastada da tespit edildi ve anlamlı fark yoktu. İlk 24 saatte ağrı skoru Grup A 2.6 Grup B 2.1 (p=0.54). Postoperatif birinci gün tüm hastalar taburcu edildi. Taburculuk sonrası 7.gün kontrol muayenelerin yara yeri enfeksiyonu ve nüks gelişmedi. TARTIŞMA VE SONUÇ TEP onarımında inguinal alan anatomisinin ortaya konması ve ekstraperitoneal alanda diseksiyon yüksek maliyetli olan balon trokar diseksiyon ile eşit derecede tatmin edicidir. Laparoskopik ekstraperitoneal inguinal herni onarımında mesh tespiti olmadan anatomik mesh kullanılması ağrı oluşumun azaltılması ve maliyet açısından etkili ve faydalı bir yöntem olabilir. Balon diseksiyon yeni başlayan cerrahlarda önemli bir avantaj oluşturabilir ancak deneyimli ve teleskopik diseksiyona cerrah alıştıkça uzun süren ameliyat süresini zamanla kısaltıp yüksek olan maliyeti düşürebilir. >
S16
Erkeklerde Çok Nadir Görülen De Garengeot Hernisi: Vaka Takdimi
EREN CEMAL MUTLU*, EREN CEMAL MUTLU*, SÜLEYMAN KOÇ**
*SİVAS NUMUNE HASTANESİ,
**SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
Pek çok cerrah kasık bölgesinin direkt, indirekt, femoral ve Amyand fıtıklarına aşinadır. Ancak femoral fıtık kesesi içerisinde apendiks vermiformis'in bulunması olarak tanımlanan De Garengeot fıtığı, çok nadir görülen bir hastalık olması nedeniyle cerrahların kolaylıkla teşhis edebileceği bir durum değildir. Biz burada sağ alt kadranda ağrı ve sağ kasıkta şişkinlik şikayetleri ile başvuran ve ameliyat sırasında çok nadir görülen bir bulgu olan femoral fıtık kesesi içinde apendiks vermiformis'in bulunduğu 67 yaşındaki erkek hastayı sunmayı amaçladık. Ameliyatta hastaya apendektomi ve femoral fıtığın açık onarımı yapıldı. Hastanın ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçti ve şifa ile taburcu edildi.
S17
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi İnguinal Herni Ameliyatı Sonuçları
Orhan Serihan, Can Aydın, Orhan Serihan, Etzem Ali Feiz, Sami Açar
*Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Amaç Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında yapılan inguinal herni ameliyatı sonuçlarının değerlendirilmesi Gereç ve Yöntem Ocak 2017 – Ocak 2023 tarihleri arasında ameliyat edilen 306 hasta retrospektif olarak; hastane dosyaları, ameliyat notları ve telefon görüşmesi ile değerlendirildi. Bulgular Hastaların yaş ortalaması 56,6’ydı (18 – 87). 283’ü erkek (%92,5), 23’ü kadındı (%7,5). VKİ ortalaması 31,6’ydı. 173’ü sağ (%56,5), 131’sol (%42,8) ve 1 tanesi bilateraldi. 92’sinde indirekt (%30,1), 198’inde direkt (%64,7), 15’inde mikst (%4,9) tipte inguinal herni vardı. Tüm hastalar anterior yaklaşım ile ameliyat edildi. 299’unda (%97,7) prolen mesh kullanıldı. Mesh kullanılmayanların tümüne Desarda ameliyatı yapıldı. 111’inde (%36,2) komorbidite yoktu. Ameliyatlar çeşitli dönemlerde görev almış 13 öğretim üyesi tarafından yapıldı. 5’inin (%38,4) serisinde nüks gözlendi. 279’u spinal (%91,2), 1’i (%0,3) lokal ve 24’ü (%7,8’i) genel anestezi altında ameliyat edildi. 26 hastada nüks oldu (%8,5). Nüks olanların 25 tanesi tekrar ameliyat edildi (9’u dış merkezde, 16’sı fakültemizde) ve bunların 4 () ’ünde yeniden nüks gelişti. Tüm nüks cerrahileri yine anterior yaklaşım ile onarıldı. 18 (%5) hastada yara yeri enfeksiyonu görüldü, mesh eksizyonu gerekmedi. 93’ünde (%30,4) ameliyat sonrası ilk 3 ay devam eden ağrı yakınması oldu ve 6. aydan sonra ağrı yakınması kalmadı. 93 hastanın 11’inde (,8) 1 yıl sonunda oturma ve defekasyon sırasında ameliyat alanında hayat kalitesini bozmayacak düzeyde rahatsızlık hissi kaldı. Ağrısı olan 93 hastanın 5 tanesinde (%5,37) erektil disfonksiyon gelişti (Ortalama VAS skoru = 5,4 iken; ağrısı olan ama erektil disfonksiyonu olmayan hastaların VAS skoru ortalaması ise 4,76’ydı). 91’inde (%97,8) mesh kullanıldı, 2’sinde kullanılmadı. Toplam 21 (%6,86) hastada erektil disfonksiyon oldu. Tartışma ve Sonuçlar Tek ameliyathane masası kullanımı sebebiyle toplam ameliyat sayısı düşüktür. Ameliyathane kullanım süresinin kısa olması ve cerrahın tecrübe eksikliği sebebiyle tüm ameliyatlar anterior yaklaşımla yapılmıştır. Desarda yöntemi tez süreci sebebiyle seçildi. Nüks cerrahisinde aynı yöntemin tercih edilmesi, posterior yaklaşımın kullanılmaması sebebiyle düzeyinde başarısızlıkla sonuçlandı.
S18
Laparoskopik Başlanan İnguinal Herni Cerrahisinde İntraoperatif Cerrahi Tekniğin Değiştirildiği Durumlar
Abdullah Hilmi Yılmaz*, Abdullah Hilmi Yılmaz*, Mehmet Eşref Ulutaş**
*Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
**Derecik Devlet Hastanesi
AMAÇ: Laparoskopik kasık fıtığı cerrahisinde özellikle damar, organ ve periton yaralanması gibi komplikasyonlar geliştiğinde uygulanan cerrahi tekniğin değiştirilmesi gerekebilmektedir. Bunun nedeni bazen gelişen yaralanmaları düzeltmek, bazen de cerrahi alanda yeterli görüşün sağlanamamasıdır. Bu çalışmanın amacı laparoskopik başlanan ancak cerrahi tekniğin intraoperatif değiştirildiği inguinal herni vakalarının incelenmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM: 01.11.2021 ile 28.02.2022 yılları arasında inguinal herni nedeniyle total etraperitoneal (TEP) veya extended total etraperitoneal (eTEP) onarım tekniği ile ameliyata başlanan ancak intraoperatif cerrahi tekniğin değiştirildiği vakalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş, cinsiyet gibi demografik verileri ile ameliyat süresi, cerrahi teknik, yatış süresi, fıtık tipi, gelişen komplikasyonlar gibi klinik verileri retrospektif olarak kayıt altına alındı. BULGULAR: Belirtilen tarih aralığında inguinal herni nedeniyle TEP ve eTEP uygulanan toplam 200 hastadan 10’unda intraoperatif cerrahi teknik değiştirildi.(% 5) Bu hastaların yaş ortalaması 37.5’ti. Hastaların 7’si erkek, 3’ü bayandı. 5 hastada indirek (%50), 3 hastada skrotal (%30), 1 hastada direk, 1 hastada femoral herni vardı. 2 hastada sezeryan, 2 hastada da çeşitli nedenlerle göbek altı median kesisi ile yapılmış abdominal cerrahi öyküsü vardı. 6 hastada eTEP, 4 hastada TEP prosedürü ile ameliyata başlandı. Bunlardan 6’sında transabdominal preperitoneal (TAPP) onarıma, 4’ünde Lichtenstein prosedürüne geçildi. Cerrahi teknik 2 hastada epigastrik damarlarda kanama olması, diğer 8 hastada ise periton yaralanması nedeniyle değiştirildi. Ameliyat süresi ortalama 61.2 dakikaydı. TAPP’a geçilenlerde bu süre 53.2 dakikayken; Lichtenstein prosedürüne geçilenlerde 73.2 dakikaydı. (p
<0.01) Tüm hastalar ertesi günü taburcu edildi. Lichtenstein prosedürüne geçilen bir hastada postoperatif dönemde yüzeyel yara yeri enfeksiyonu gelişti. Bunun dışında postoperatif komplikasyon görülmedi. TARTIŞMA VE SONUÇ(LAR): Laparoskopik başlanan inguinal herni cerrahisinde komplikasyon gelişen durumlarda dahi ameliyat laparoskopik olarak bitirilebilir. TEP veya eTEP uygulanması planlanan bu hastalarda TAPP’a geçiş ameliyat süresi açısından da avantajlıdır. Ancak özellikle ciddi damar yaralanmaları olması halinde Lichtenstein prosedürünün de uygulanabileceği unutulmamalıdır. >
S19
KOMPOZİT MESH KOMPLİKASYONU: MESHİN TOTAL MİGRASYONUNA BAĞLI BEZOAR VE ENTEROKÜTAN FİSTÜL
Araş.Gör.Dr.Harun ÖLMEZ, Araş.Gör.Dr.Harun ÖLMEZ, Dr.Öğr.Üys.Cenk YAZKAN, Dr.Öğr.Üys.Samet ŞAHİN, Dr.Öğr.Üys.Özcan DERE, Doç.Dr.Ilgaz KAYILIOĞLU, Doç.Dr.Önder ÖZCAN, Prof.Dr.Okay NAZLI
*MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ GENEL CERRAHİ AD
Fıtık tamiri genel cerrahide en fazla yapılan ameliyatlardandır. Mesh kullanılarak yapılacak gerginliği azaltıcı tamirlerin etkinliği konusunda fikir birliği mevcut. Ayrıca kullanılan meshlerin tespitinde poliprolen sütürler ve metalik tackerlar da yaygınlıkla tercih edilmektedir. Bununla birlikte, mesh kullanımı enfeksiyon, seroma, fistül, yapışıklık, barsak tıkanmaları ve diğer nadir görülen komplikasyonlara yol açabilir. Mesh migrasyonu tehlikeli ve nadir bir komplikasyondur. Burada, meshin ve tespitinde kulanılan tackerların intraluminal olarak migrasyonu sonucu bezoar oluşumu ve enterokütan fistüle neden olduğu nadir bir vaka paylaşacağız. 55 yaşında erkek hasta 2-3 aydan beri aralıklı devam eden göbek altında eski insizyon hattından kötü kokulu akıntı nedeniyle polikliniğimize başvurdu. 30 yıl önce delici kesici alet yaralanması nedeniyle geçirilmiş operasyon, 15 yıl önce de insizyonel herni nedeniyle 2. bir operasyon öyküsü mevcuttu. Ek hastalık hipertansiyon ve KOAH öyküsü mevcuttu. Fizik muayenede genel durum iyi, Batın muayenesinde defans, rebound, hassasiyet yoktu. Göbekaltı ve üstü median insizyon skarı mevcuttu. Göbekaltı insizyon hattında enteral içerik vasfında ara ara partiküllü geleni olan fistül ağzı mevcuttu. Hastaya eski insizyon hattını ve fistül ağzını içine alan gam+güm kesi yapıldı. Eksplorasyonda eski ameliyatta insizyonel herni tamirinde açık olarak intraperitoneal onlay uygulanan kompozit meshin (resim 1) ve tespitinde kullanılan tackerların (resim 2) lümene uzun dönemde tamamen migrate olarak bezoar(video 1) oluşturduğu ve burada yaklaşık 3 cmlik bir defekte- enterokütan fistüle(resim 3) neden olduğu görüldü. Enterotomi gerekmeksizin mesh bezoarı çıkartıldı. Bu arazlı anslar eksize edilerek kalan anslar anastomoz edildi. Orta hat small bite tekniğiyle kapatıldı. Hasta postoperatif 9.Günde şifayla taburcu edildi. Herni onarımlarında yaygın olarak kullanılan materyallere bağlı uzun dönem komplikasyonlar, her zaman tam olarak bilinmemektedir(1). En sık karşılaşılan uzun dönem komplikasyonlar geç enfeksiyon, fistül, rejeksiyon ve migrasyondur. Sonuç olarak; ideal mesh hakkındaki çalışmalar devam etmekle birlikte herni tamirinde cerrahların sık kullandığı bir yöntemdir. Bu yüzden migrasyon uzun dönemde cerrahları sık sık zor durumda bırakacak gibi gözükmektedir.
S20
Robotik e-TEP yöntemiyle Ventral Herni Onarımı: Tek Merkez Deneyimi
Afag Aghayeva*, Afag Aghayeva*, Cigdem Benlice**, Melike Temur*, Ebru Kırbıyık*, Makbule Ayşegül Bağda*, Cahide İnci Şahin*, Mustafa Ege Şeker***, Bilgi Baca***
*Acıbadem Altunizade Hastanesi, İstanbul,
**Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi ABD, Ankara,
***Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi ABD, İstanbul
AMAÇ: Minimal invaziv cerrahi ventral herni onarımlarındaki gelişmeler, robotik platform gibi tamamen eklemlenebilen aletler, gelişmiş optik ve görüntüleme sistemleri ile karın duvarı üzerinde ameliyat yapma yeteneğini artırdı. Cerrahlar hızla intraperitoneal onarımları yapmaya başladılar ve geleneksel tekniklere geri döndüler. Genişletilmiş total ekstraperitoneal yaklaşımlı (Extended- Totally Extraperitoneal Approach, e-TEP) ventral herni onarım tekniği hastalara minimal invaziv cerrahinin faydalarını sunmaya devam ederken, retromusküler alanın kullanımını sunar ve bu sayede periton boşluğundan meşin tamamen korunmasına olanak tanır. Bu çalışmada robotik e-TEP yöntemi ile yapılan ventral herni onarımı yapılan hastaların sonuçlarının sunulması amaçlanmaktadır. GEREÇ-YÖNTEM: Mayıs 2019 ve Ağustos 2023 tarihleri arasında ventral herni tanısı ile robotik e-TEP ile onarım yapılan hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Operasyonların tümünde daVinci Xi robotik sistemleri kullanılmıştır. Hasta yaşı, cinsiyeti, VAS skoru, operasyon süresi, postoperatif erken (≤30 gün) ve geç(>30 gün) dönem komplikasyonları değerlendirildi. Bu ameliyatlar için 3 adet 8 mm robotik trokar ve uygun boyutta polypropylene meş kullanıldı. Diseksiyon esnasında peritonda oluşan defektler 3/0 vicryl dikişle onarıldı. Meş yerleştirilmeden önce fasya defekt alanı stratafix dikiş ile yaklaştırıldı. BULGULAR: Toplamda çalışmaya 33 hasta dahil edildi. Ortalama hasta yaşı 56 (aralık,34-79), kadın/erkek oranı 17/16, ortalama ameliyat süresi 184 dk (60-340), ortalama kanama miktarı 5 mL (0-50), ortalama vücut kitle indeksi 28 kg/m2(20-46) ve ortalama VAS skoru 4 (aralık, 0-7)’idi. Ameliyat endikasyonları sırasıyla 18 hasta insizyonel herni, 12 hasta umblikal herni ve 3 hasta epigastrik herni nedeniyle ameliyat edildi. Ortalama hastanede kalış süresi iki gün (1-8). Hiçbir hastada açığa geçilmedi. Erken dönemde bir hastada mesh üzeri hematom, bir hastada mesh üzeri apse ve bir hastada da subkutan ödem gelişti. Mesh üzeri apse gelişen hastaya drenaj kateteri ile başarılı sonuç elde edildi. Diğer iki hasta konservatif takip edildi. Uzun dönemde herhangi bir komplikasyon veya nüksle karşılaşılmadı. TARTIŞMA VE SONUÇ: Robotik da Vinci Xi sistemi ile e-TEP tekniği kolay ve güvenli bir şekilde yapılabilir. Robotik platformun e-TEP
S22
Göbek fıtığı hastalarında kolelitiazis sıklığı yüksektir ve bunun terside geçerlidir.
Ali İhsan Sağlam*, Hakan Kulaçoğlu**, Alpaslan Şahin ***, Celil Uğurlu*, Haydar Celasin****, Ali İhsan Sağlam*
*Tokat GOPÜ Tip Fakültesi Genel cerrahi ABD,
**Ankara Fıtık Merkezi,
***Konya Şehir Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği,
****Lokman Hekim Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi ABD.
AMAÇ Göbek fıtığı olan hastalarda safra kesesi taşının daha fazla görüldüğü belirtilse de kesin sıklık konusundaki, güncel veriler yetersizdir. Bu prospektif çalışmada, göbek fıtığı olan bireylerde safra kesesi taşı ve safra kesesi taşı olan hastalarda göbek fıtığı prevalansı araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Prospektif çok merkezli çalışmamız Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulunca onayladı (2023-16-13). Çalışma popülasyonu göbek fıtığı (GF) ve safra taşı (ST) hastalarından oluşmaktadır. Analiz edilen parametreler: yaş, cinsiyet, BKİ, her iki durum için aile öyküsü, eşlik eden hastalıklar, sigara kullanımı, doğum sayısı ve çoğul gebelikti. Ana sonuç ölçütleri, göbek fıtığı ile başvuran hastalarda ultrasonografi ile safra taşı varlığı ve kolelitiazis tanısı almış hastalarda muayene ve ultrasonografiyle göbek fıtığı varlığının saptanmasıydı. İstatistiksel analiz için SPSS 22.0 programı kullanıldı. Her iki grupta hastalık tahmini için ROC analizleri yapıldı. BULGULAR GF grubunda 108 ve ST grubunda 170 hasta yer aldı. GF ve ST gruplarında, sırasıyla, ortanca yaş 53 ve 46, kadın cinsiyet oranı ise %61.1 ve %67.6 idi. Göbek fıtığı olan bireylerin %29.6’sında safra kesesi taşı, kolelitiazis tanısı alanların ise %25.9’unda göbek fıtığı tespit edildi. GF grubunda BKİ≥30, kadın cinsiyet ve eşlik eden sistematik hastalık varlığının kolelitiazis ile ilişkili olduğu belirlendi. ST grubunda ise BKİ ≥30, kadın cinsiyet ve doğum yapmış olmak göbek fıtığı ile bağlantılıydı. ST grubundaki hastalarda yapılan çok değişkenli analizde sadece obezitenin göbek fıtığı için bağımsız bir risk faktörü olduğu bulundu. Çok değişkenli analiz, göbek fıtığı hastalarında kolelitiazis için yalnızca kadın cinsiyetin bağımsız bir faktör olduğunu buldu. ST grubunda göbek fıtığı tahmini için BKİ cut-off değerleri 28.8, GF grubunda kolelitiazis tahmini için BKİ cut-off değeri ise 26.5 bulundu. TARTIŞMA VE SONUÇ Göbek fıtığı olan bireylerde safra taşı ve safra taşı hastalarında göbek fıtığı görülme sıklığı yüksektir. Kadın cinsiyet safra kesesi taşı için ve yüksek BKİ göbek fıtığı için risk faktörleridir.
S23
STRANGÜLE VEYA İNKARSERE HERNİLERİN RİSK FAKTÖRLERİ VE REZEKSİYON YA DA REDÜKSİYON KRİTERLERİMİZ
Recep Temel, Veysel Umman, Tolga Girgin, Büşra Küçükateş, Sinan Ersin
*Ege Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi AD
GİRİŞ: Acil fıtık cerrahisinde strangülasyona progresyon; kötü prognoz, mortalite ve morbiditeyle ilişkilidir. Çalışmamızda hastanemize başvuran acil fıtık hastaları incelenerek inkarserasyon ve strangülasyon risk faktörlerini ortaya koymak ve redüksiyon yada rezeksiyon kararı kriterleri oluşturmak amaçlandı. METOD: Üçüncü basamak üniversite hastanemizde, strangüle yada inkarsere: inguinal, femoral, insizyonel, umblikal, epigastrik ve obturator herni öntanısıyla tedavi edilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Retrospektif olarak strangülasyon için risk faktörleri olabilecek demografik, klinik muayene, laboratuar, peroperatif ve postop takip hakkında veriler toplandı. BULGULAR: Çalışmaya 54’ü strangüle (%27); 149’u inkarsere (%73) olan toplam toplam 203 hasta dahil edildi. Hastaneye başvuru süresi strangüle grupta ortalama 97,31 saat(min:4, max:240); inkarsere grupta 50,23 saatti(2-360) (p<0,05). Bulantı kusma, gaz gaita çıkaramama ve distansiyon semptomlarının üçünün varlığı strangülasyonla ilişkili bulundu(p><0,05). Laboratuardaysa, nötrofil% artışı(p><0,05) ve CRP yüksekliği(p><0,05) strangülasyon riskinde artışla korele bulundu. Abdominal rijidite ve rebound bulgusu perforasyonla ilişkili olarak bulundu(p><0,05). Rezeksiyon yada redüksiyon kararına peroperatif; perforasyon varlığı, sıcak uygulamasıyla barsak renginde düzelme olmaması, peristaltizm kaybı, parşömenleşen bağırsak varlığı kriterlerine göre karar verildi. 23 hastada perforasyon mevcuttu. 4 hastada omentum nekrozu, 48 hastada bağırsak nekrozu gelişmişti. 5 hastadaysa nekrozun net olmaması nedeniyle second look kararı verildi. Ikinci operasyonda 1 hastaya da nekroz nedeniyle bağırsak rezeksiyonu gerekti. Bu kriterlerin olmadığı 151 hastaya redüksiyon yapılarak herni defekti primer yada meshle onarıldı. Bu hastalarda reoperasyon gerekliliği olmadı. Postoperatif septik şok, dekompanze kalp yetmezliği, aspirasyon pnömonisi, serebrovasküler olay, akut böbrek yetmezliği sebepleriyle strangüle hastaların 10’u(,51) inkarsere hastaların 9’u(%6,04) eksitus oldu(p><0,05). SONUÇ: Çalışmamızda hastaneye başvurusunun >54saat olması, muayenede abdominal rijidite bulunması, nötrofil% >88,9 olması, CRP>132,82 durumunda strangülasyon riskinin arttığı bulundu. Rezeksiyon yada redüksiyona karar verilememesi durumlarında; perforasyon varlığı, bağırsak rengi, peristaltizm kaybı, parşömenleşen bağırsak kriterleri akla gelmeli, gereğinde second look kararı vermekten çekinilmemelidir. Acil fıtık cerrahisinin kompleks tedavi yaklaşımı gözönüne alındığında geniş ve prospektif çalışmalarla risk skorlarının oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
S24
LAPAROSKOPİK İNGUİNAL HERNİ ONARIMINDA UZMANLIK ÖĞRENCİLERİMİZİN ÖĞRENME EĞRİSİ
BURAK ŞAKAR, NEDİM AKGÜL, BURAK ŞAKAR, KEMAL EYVAZ, UĞUR DOĞAN, OSMAN ZEKAİ ÖNER
*ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
AMAÇ İnguinal herni dünyada en sık cerrahi gerektiren sorunlardan biridir. Laparoskopik inguinal herni onarımı özellikle nüks ve bilateral herniler için ideal bir yöntemdir. Günümüzde en yaygın şekilde uygulanan iki laparoskopik fıtık onarım tekniği TEP (Total Ekstraperitoneal) ve TAPP (Trans Abdominal Pre-Peritoneal) onarımdır. Bu çalışmanın amacı laparoskopik inguinal herni onarımında uzmanlık öğrencilerimizin öğrenme eğrisini belirlemektir. GEREÇ VE YÖNTEM Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ocak 2022-Ağustos 2023 tarihleri arasında laparoskopik onarım yapılan hastalar tarandı. Bu dönemde öğrenme eğrisini tamamlayan ve laparoskopik inguinal herni onarımı yapabilen 12 uzmanlık öğrencisinin asistan karneleri değerlendirilerek, birinci asistan pozisyonunda iken kaçıncı ameliyattan itibaren ameliyatı dış müdahaleye gerek kalmaksızın tamamlayabilmiş olduğu belirlendi. BULGULAR Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ocak 2022-Ağustos 2023 tarihleri arasında 572 hastaya laparoskopik inguinal herni onarımı yapıldı. Opere edilen hastaların 535 tanesi erkek 37 tanesi kadındı. 460 hastaya tek taraflı, 112 hastaya bilateral laparoskopik inguinal herni onarımı yapıldı. Ameliyatlara ilk kez birinci asistan olarak giren orta kıdemdeki (>2 yıl) uzmanlık öğrencilerinin ameliyatı eğitmenin müdahalesi olmaksızın tek başına gerçekleştirebilmeleri için gereken vaka sayısı en az 12, en çok 24, ortalama 18 olarak belirlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ İnguinal herni onarımında posterior yaklaşımın kimi durumlarda göz ardı edilemeyecek avantajları bulunduğundan, bölge anatomisi anteriorden olduğu kadar posteriorden de iyi bilinmelidir. Nüks olgularda aynı yönden yaklaşımda yüksek komplikasyon riski bulunması nedeniyle anterior yaklaşım sonrası nüks gelişmesi durumunda posterior yaklaşım gerekeceği için, uzmanlık öğrencilerinin de sahada çalışırken posterior laparoskopik yaklaşımları uygulayabilmesi gerektiği kanısındayız. Çalışmamızda uzmanlık öğrencilerinin bu ameliyatı tek başına uygulayabilecek yetkinlik düzeyine ulaşabilmeleri için gereken vaka sayısı ortalama 18 olarak bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Laparoskopi, İnguinal Herni, Uzmanlık Öğrencisi, Öğrenme Eğrisi
S025
Herni Spesifik Yaşam Kalitesi Anketi (HERQL) Türkçe Validasyonu
Rifat Mert Gülmez, Rifat Mert Gülmez, Yunus Dönder, Sedat Çarkıt, Yusuf Sevim
*Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kayseri Tıp Fakültesi
Amaç: Kasık fıtıkları genel cerrahi pratiğinde en sık cerrahi girişim gerektiren hastalıklardan biri olup toplumda %3-8 oranında görülmektedir. 2017 yılında Tayvan’da yapılan bir araştırmada “Hernia Specific Quality of Life” (HERQL) ortaya konularak hernilerde yaşam kalitesi değerlendirilmiştir. Bu araştırmada ortaya konulan HERQL anketi 20 sorudan oluşmakta olup yaşam kalitesi, toplam ağrı ve memnuniyet skorlarını hesaplamayı amaçlamaktadır. Araştırmamızda HERQL anketinin kasık fıtığı onarımı yapılan hastalar üzerinde uygulanarak Türkçe validasyonunun yapılmasını ve bu anket ile hastaların yaşam kalitelerinin cerrahi tedavi ile değişiminin ortaya konulmasını amaçladık. Gereç ve Yöntem: Temmuz 2021 ile Eylül 2021 tarihleri arasında Kayseri Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde kasık fıtığı sebebiyle meş ile onarım yapılan 101 hasta prospektif olarak araştırmaya dahil edildi. Hastalara preoperatif, postoperatif 1. gün ve postoperatif 3. ay HERQL anketi uygulandı. Anket sorularındaki veriler sonucunda yaşam kalitesi, toplam ağrı ve memnuniyet skorları belirlendi. Elde edilen skorlar anketin Türkçe validasyonu için kullanıldı. Ayrıca hastaların preoperatif ve postoperatif skorları birbirleriyle kıyaslandı. Bulgular: Araştırmaya 101 hasta dahil edildi. Bu hastaların 95 (% 94,1)’i erkekti. Hastalardan 79 (% 78,2)’unun tek, 22 (% 21,8)’sinin ise çift taraflı fıtığı mevcuttu. 87 (% 86,1) hasta yeni tanı, 14 (% 13,9) hasta ise nüks fıtık sebebiyle ameliyat edilmişti. Araştırmada kullanılan yaşam kalitesi ve toplam ağrı ölçeklerinin preoperatif ve postoperatif; memnuniyet ölçeğinin ise birinci ve ikinci ölçüm güvenirlik düzeyleri değerlendirildiğinde ölçek skorlarının Cronbach Alfa katsayılarının güvenilir ve yüksek düzeyde oldukları tespit edildi. Doğrulayıcı Faktör Analizi’nde bakılan değerlerinin kurulan model için tüm uyumu karşıladığı anlaşıldı. Ayrıca yaşam kalitesi, toplam ağrı ve memnuniyet ölçek skorlarının ikinci ölçüm değerleri, ilk ölçüm değerlerine göre daha düşük bulundu (sırasıyla p
<0,001; p><0,001; p=0,011). Tartışma ve Sonuç: HERQL ölçeğinin Türkçe geçerlilik güvenilirlik çalışmasında iyi düzeyde güvenilir olduğu tespit edildi ve popülasyonumuzda ölçeğin kullanılabilir olduğu görüldü. Ayrıca hastaların yaşam kalitesi, toplam ağrı ve memnuniyet skorlarının herni nedeniyle opere olanlarda daha iyi olduğu tespit edildi.>
S26
Nuck Kanal Kisti: Ayırıcı Tanıda Düşünülmesi Gereken Bir Olgu
Dr.Ertuğrul Filiz, Dr. Ertuğrul Filiz, Prof. Dr. Atıl Çakmak , Doç. Dr. A. Fırat Kocaay
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi A.B.D
Giriş Nuck kanalı, erkeklerdeki patent prosesus vajinalisin kadınlarda görülen analoğudur. Doğumdan sonraki ilk yılda peritoneal kaviteyle ilişkisi kesilerek regrese olur.Kızlarda round ligamenti ile birlikte inguinal kanal içine prosesus vajinalis benzeri bir peritoneal cebin ilerlediği görülür. Buna nuck divertikülü adı verilir. Bu oluşum erkeklerdeki proses vajinalisin (PV) karşılığıdır. PV ve nuck divertikülü birer potansiyel hernidir. Eğer patent prosesus vajinalis yalnız sıvı geçişine izin verecek kadar küçükse hidrosel veya kordon kisti gibi patolojiler ortaya çıkar, eğer abdominal organların geçişine izin verecek kadar büyükse inguinal herni meydana gelir.Bu tür kistik kitleler nadirdir ve yaş itibariyle çocuklarda daha sık görülmektedir. Bu nedenlerle reprodüktif ve menopozal çağdaki kadınlarda gözden kaçmakta, ayrıcı tanıda çoğunlukla akla gelmemektedir. Olgu 61 yaş postmenapozal kadın hasta sağ inguinal bölgede şişlik, kasık ağrısı şikayetleri ile tarafımıza başvurdu.Yapılan fizik muayenesinde sağ inguinalde şişlik ele geldi.Muayenede şişlik redükte olmadı.Hastaya yapılan ultrasonografide sağ inguinal düzeyde 117 x 24 mm sıvı içerikli inguinal herni kesesi?/nuck kanalı kisti? şeklinde yorumlandı.Yapılan operasyonda inguinal kanal içinde internal inguinal ring yolu ile batın içi bağlantısı olan kistik yapı saptandı.Kistik kitle herni kesesi ile birlikte tamamen çıkarıldı. Takiben bölgeye meş koyuldu. Patolojik inceleme sonucunda kistin kronik non-spesifik inflamasyon bulguları gösteren adipoid doku ile uyumlu olduğu saptandı ve nuck kanalı kisti tanısı koyuldu. Tartışma Bu nadir görülen olgu sunumunda, postmenapozal dönemde inguinal bölgede şişlik ile başvuran hastada ayırıcı tanıda akla gelmesi gereken nuck kanal kisti sunulmuştur.Hayatın ilk yılında nuck kanalının oblitere olmaması nuck Kanalı kisti veya indirekt herni gibi durumlara yol açar. Nadir görülmesi ve tanının genelde yanlış konulması nedeniyle jinekoloji literatüründe oldukça az rapor edilen nuck kanal kisti yaklaşık olarak olguların üçte birinde inguinal herni tanısı almaktadır.Sonuç olarak asemptomatik inguinal kitleyle başvuran palpabl, kısmen hareketli ve karın içine redükte edilemeyen inguinal kitlelelerde, nuck kanal kisti akla gelmeli ve inguinal bölgenin ultrasonografik incelenmesinin ayırıcı tanı ve tedavinin planlanmasında faydalı olabileceği hatırlanmalıdır.